CHAT ODAMIZ HİZMETİNİZDE - EN SON OYUN HABERLERİ

CHAT ODASI
İletişim
İŞTE O HARİKA OYUNUN HARİKA VİDEOSU HALF LİFE 2 MÜZİKLİ VİDEO
MSN KOMİK NİCKLER!!!!!
KNİGHT ONLİNE XTRAP HATASI
CALL OFF DUTY 4
SPİDER MAN 3 OYUNU
YARDIM DESTEK İÇİN
HALF LİFE 2 EPİSODE ONE GEÇMEK İSTİYORSAN MUTLAKA OKU
KNİGHT ONLİNE KOXP
FİFA 2005 TÜRKİYE SPER LİG 2.0 İNDİRMEK İSTİYORSAN GİR
WİNNİGHT ELEVEN 9
HALF LİFE 1 HİKAYE
DOST SİTELER
KNİGHT ONLİNE KOXP 1482
Qukea 4 indirim ve ayarlamalar
OYUN
EN GÜZEL OYUN HANGİSİ
PENALTI OYUNU
RADYOMUZ
EN SON OYUN HABERLERİ



 
ARKADAŞLAR ARTIK BO SAYFADA SİZE EN SON OYUN HABERLERİNİ ULAŞTIRMAYA ÇALIŞTIRACAĞIM İLK OYUNUMUZ: Rainbow Six serisini biz oyuncularla buluşmasına vesile olan eski CIA ajanı Tom Clancy'nin 1999 yılında yazım hayatına kazandırdığı ünlü polisiye romanı Rainbow Six'den bir alıntı ile yazıya başlamanın daha doğru olacağını düşündüm. Kendisi ünlü bir polisiye-politik roman yazarı olmasının yanı sıra birçok terörist saldırıyı önceden bilmesi ile de ünlüdür. Bunun yanı sıra 11 Eylül saldırılarını da daha önceden Amerika Hava Kuvvetlerine bildirdiği de söylenir. Tom Clancy, birçok polisiye-politik romanı yayın hayatına kazandırmış, eserlerinden filmler ve oyunlar yapılmıştır. Hatta 2007 yılında ise Rainbow Six'in filmi de yapılacağı müjdeler arasında yer haberler arasındadır. Madem bizde böyle bir zatın isminden ve eserlerinden esinlenmiş oyunları oynuyoruz kendisinden birkaç kelam etmesek haksızlık olurdu diyip sözü bitireyim. Welcome to Las Vegas Las Vegas eskiden denetimden uzak, yasadışı işlerin döndüğü bir şehirmiş. Zaten Nevada Eyaleti'ndeki dev bir çöl üstüne kurulmuş, günümüzde ise kumarhaneleri, otelleri ve devasa eğlence dünyası ile ünlüdür. Acaba bunca teröristin kumarhaneleri ele geçirmesi ve şehri kargaşa sürüklemesinin ardında yeni bir Amerikan oyunu mu gizli? Oyunumuz tıpkı Advanced Warfighter gibi bir ortamda başlıyor. Hatta Meksika görevinde Warfighter'ın yenisini oynuyormuş havasına kapıldım. Logan Keller, Rainbow takımının takım kaptanıdır. Kendisi ve iki arkadaşı Meksika'daki bir operasyona gönderilir. Burada tıpkı Ghost Recon: Advanced Warfighter'daki gibi bir hava indirme operasyonu ile olayı çözmesi için çatışmaların tam ortasına indirilir. Fakat olaylar düşündükleri gibi gelişmez ve iki arkadaşını operasyonda kaybederek geri çağrılır. Bundan sonraki görevi ise teröristlerin kumarhaneleri ve otelleri ele geçirerek bir kaos ortamı yaratıldığı Las Vegas olacaktır. Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur! Tom Clancy's Rainbow Six Vegas'daki oyuncuları etkileyecek en büyük yenilik etrafınızda siper alacak bir yer arayıp hemen arkasına geçtiğiniz de kafanızı çıkarıp hedefe ateş edebilmeniz olacak. Oyunda Mouse aracılığı ile sağ tuşa basarak, siper alacağınız yerden düşmanlarınıza ateş edebiliyorsunuz. Dilerseniz sinematik bir görüntü eşliğinde rast gele de ateş edebilirsiniz. Ama hedefi tutturmanız çok yakınınızda olmasına yada şansınıza kalmış bir durum olur. 'Bu kısım çok yavaş okunacak' Sağ tuş ile siper alıyoruz, hafifçe kafamızı çıkarıyoruz. Karşımızda duran hedefin siperinden çıkmasını bekliyoruz ve ateşşş. Tamam nefesinizi bırakabilirsiniz. Nasıl çok zevkli değil mi? Oyun ile ilgili en çok hoşuma giden yenilik bu olduğu için taktiksel kısma girmeden bu sinematik eğlenceyi ilk sıraya aldım. Çünkü bu oyun tek başına önümüze geleni öldürdüğümüz bir oyun değil. Rainbow Six oyunlarını oynayan arkadaşlar biliyordur ki eğer bir takımınız yok ise bir hiçsiniz demektir. Tek başınıza yapacaklarınız takım olarak yapacaklarınızın yanında çok basit kalacaktır. Hele ki elit bir Rainbow takımının lideri iseniz. Oyunda iki adet takım arkadaşınız var. Görevler esnasında kendinizi düşündüğünüz kadar onları da düşünmeli ve ona göre hareket etmelisiniz. Çatışmanın ortasına hadi gidin temizleyin demek hem bir kaptana yakışmaz hem de tek başına kalmanıza sebep olur. Neyse ki ölümcül yaralar almıyorlar. Sağlam bir morfin ile yollarına devam ediyorlar. Ama aynı durum sizin için geçerli değil ölmüş iseniz ölmüşünüzdür. Biri gelip de bana da bir iğne atsa diye beklemeyin. Aslında sizi yaralandığınızda kenara sürükleyip iyileştiren bir ekibiniz olsa güzel bir ayrıntı olurdu. Sonuçta biz onları iyileştirebiliyorsak onlar neden bizi iyileştiremesin değil mi? Haksızlık... Yaralandığınızda ya da çok fazla ateş altında kaldığınızda 'Eye Candy' dediğimiz bir kedi gözü efekti ile ortam bulanıklaşıyor ve karışıyor. Görüş açınız düşüyor, nefes alışınız değişiyor ve kulağınız çınlıyor. Yapacağınız ilk şey eğer vaktiniz var ise iyi bir siper bulmak ve soluklanmak olacaktır. Gerisini takım arkadaşlarınız ile halledeceksiniz. Her Rainbow Six oyununda olduğu gibi yapmanız gereken birincil görevler ve kurtarmanız gereken rehineler bulunuyor. Görevler esnasında takip edebileceğiniz birçok yol bulunuyor. Bu yollar genelde iki farklı yerden ulaşabileceğiniz kapılar veya güzergahlar olabiliyor. Yapmanız gereken mekanların her iki girişini de kullanmanız olacaktır. Takım arkadaşlarınızı 'Space' tuşu ile hazır olması gereken kapıya yöneltiyorsunuz. Ardından diğer kapıya gidiyor ve onların düşmanın dikkatini dağıtması ile birlikte arkalarından sizde çatışmaya katılıyorsunuz. Takım arkadaşlarınıza isterseniz içeriyi direk temizlemesi ya da önce bir gaz bombası atması gibi direktifler verebilirsiniz. Bunun için 'V,B,N' tuşları ile seçeneklerinize onay verebilirsiniz. Böylece düşmanı gafil avlama gibi bir seçeneğimiz oluyor. Tabi bu hazırda bekleyen düşmanlar için geçerli. Arkadan gelen düşmanlarınız için en yakın sipere kendinizi atmalı ve beklemelisiniz. Yine 'Alt' tuşu ile takım arkadaşlarımıza bizim takip etmelerini yada pozisyonlarını korumaları gibi direktifleri verebiliyoruz. Yön konusunda tıkandığınız zamanlar ise 'Tab' tuşu ile güzergahı görebilirsiniz. Rehineler ile dolu bir odaya girerken diğer kapıda takım arkadaşlarınızı hazırda tutun ve düşmanın pozisyonunu ileriki bölümlerde sahip olacağınız dürbün ile belirleyin. Daha sonra içerisini rahatlıkla temizleyebilirsiniz. Unutmayın içeriye yapacağınız direk baskınlarda rehineleri kaybedebilir ve bölüme yeniden başlamak zorunda kalabilirsiniz. Bölüme yeniden başlamak diyince ekleyelim. Oyun belli noktalarda kendini kayıt ediyor yani sizin kayıt etme gibi bir şansınız yok. O yüzden olabildiğince serin kanlı oynayın oyunu. Çünkü bölüme bir hayli gerilerden başlamak çok can sıkabiliyor. Seriye yeni eklenen özellikler arasında karakteriniz artık Sam Fisher gibi daha donanımlı ve akrobatik. Baş aşağı durabiliyor, hedefi kamera ile tespit edebiliyor. Termal ve gece görüşü dürbünleriniz ile hedefleri kolayca yakalayabiliyorsunuz. (Z, X) Buda taktiksel oynanan bir FPS oyunu için oldukça iyi bir gelişme. Kendinizi kaptırmanız daha kolay oluyor. Cephane ve silah durumunuz ise iki ağır silah ve bir adet tabanca ile sınırlandırılmış. Bomba olarak bir adet el bombası ya da gaz bombası alabiliyorsunuz. Silahlarınızı istediğiniz gibi modifiye etmek elinizde. Silahlarınıza takacağınız dürbün ve güçlendirilmiş mermiler ile daha keskin sonuçlar almanız olası. Silah seçimini genelde bölüm aralarındaki mühimmat sandıklarından sağlayabileceğiniz gibi transfer sırasında da yapabilirsiniz. Oyundaki bir diğer çekici özellik ise düşmanlarınızın düşürdüğü silahları alabilmeniz oluyor. Ama alacağınız bu silahlar ile kendinizinkileri feda etmeniz gerektiğini unutmayın. Merminiz bittiğinde düşmandan silahını alabilmeniz inanın çok işinize yarayacaktır. Anladık peki ya sistem gereksinimi ne durumda? İşte can alıcı nokta bu kısım oyun tam bir sistem canavarı. Sebep ortada aslında oyun hem XBox 360 versiyonundan direk port edilmiş hem de Unreal Engine 3 grafik motorunu kullanıyor. Ayrıca oyun Shader Model 3.0 desteği olmayan ekran kartları ile çalışmıyor. Yani oyunu sağlıklı oynayabileceğiniz en düşük ekran kartı 6600 GT yada x1600 Pro olacaktır. Aslında oyun çok müthiş sistemlerde bile düşük frame verebiliyor. Core 2 Duo'lu 2 GB sistem bellekli, GDDR 4'lü 512 MB bir X1950 XTX de bile 60 FPS alabildiğiniz oyun çatışmalar ve açık mekanlarda 20-30 FPS'ye düşebiliyor. Hatta 6800 Extreme bir Core 2 Duo'da bile işlemci sınamasından geçememeniz komik bir hal sergiliyor. Çünkü oyuna en düşük 3500 MHz bir işlemci sınırı konulmuş. Zaten sitede yayınladığımız son haber ile de bunu daha yakından görmüş olmalısınız. Oyunun sistem canavarı olmasını ve kötü optimizasyonunu bir tarafa bırakacak olursak, Unreal Engine 3'ün neler yapabildiği ortada diyebilirim. Işıklandırma ve kaplamalar gerçekten çok iyi. Tüm ayarları kapasanız bile birçok FPS oyunundan çok daha iyi bir görsellik vaat ediyor. Fizik motoru gayet güzel gözüküyor nesneler ve etraftaki birçok araç çatışma ve patlamalardan nasibini alabiliyor. Bunları görebilmeniz için Ghost Recon: AW'daki gibi Ageia bir fizik kartına da ihtiyaç duymuyor. Son zamanlarda çıkan birçok oyun gibi HDR ve ışıklandırma öyle abartılı kullanılmamış oyunda. Tam olması gerektiği gibi. Görsel olarak 'Blur' bulanıklaşma efekti ve 'Eye Candy' kedi gözü fazlası ile görsel bir tatmin sağlıyor. Diyeceğim o ki grafik olarak olarak sınıfındaki oyunlar ve şuan ki oyunlar içinde üst düzey bir deneyim vaat ediyor. Oyun sesleri konusunda da son derece başarılı. Silah ve patlama efektleri de son derece tatminkar. DTS'nin tüm nimetlerinden faydalanılmış. İyi bir ses sisteminiz ve buna bağlı olarak iyi bir ses kartınız var ise çok keyif alacağınıza eminim. Ama ortam sesleri daha aktif olsa oyuna çok daha fazla ayrıntı katılabilirdi. Dieyeceğim o ki Ghost Recon'dan sonra Rainbow Six serisinin eski havasını yakalayamayacağını, oyuncuların Advanced Warfighter'ı çok beğenmesi üstüne talebin o yana kayacağını düşünüyordum. Zaten Lockdown faciasından sonra neler olacağını endişeli bir biçimde beklerken, her yeni video ile birlikte daha çok umutlandım. Zaten oyunun gelmesi ile birlikte bu kaygılarımın yersiz olduğunu da anlamış oldum. Sonuçta PC'lerimizde adam akıllı oynayabileceğimiz kaç Taktiksel FPS oyunu kaldı ki? Tom Clancy's Rainbow Six Vegas son zamanlarda alabileceğiniz en iyi Taktiksel FPS oyunlarından bir tanesi. Güçlü sistem ihtiyaçlarını bir kenara atacak olursak Taktiksel aksiyon sizlere görsel olarak da çok güzel bir deneyim yaşatacaktır. Single Player'ı bitirdiğinizde ise sizi eğlenceli bir Co-Op multiplayer keyfi bekliyor olacak. Oyunsuz kalmayın. İyi eğlenceler Badnakfe: ALINTIDIR!!! Race... Ne kadar basit bir oyun ismi öyle değil mi? Ben bir dövüş filmi çeksem ismini "Dövüş" koymazdım açıkçası. Ama dünyanın en iyi dövüş filmini çeksem ve insanlar bunu izlese, sizce bir insan gelip bana karışır mı? Tabi ki hayır! Sanırım ilk paragraftan, bu yazının ne kadar iddialı bir şekilde gideceğini kestirdiniz. GTR2 için bunu yapmamıştım, fakat Race için artık zamanının geldiğini düşünüyorum. Yine emektar ama bir o kadar da güçlü Sidewinder Force Feedback direksiyonumu masama monte ettim. Sonuçta GTR2 grafik motoruyla yapılan bir oyunu gönül rahatlığıyla oynayacaktım. Beklentim "bir iki araba farklı, pist farklı, hafif değiştirilmiş; yine böyle jpeg dolu bir menü, önden çekişli 200km sürat yapan dandik arabalar. O kadar." idi. Evet, idi diyorum. Çünkü oyuna başladığım anda kendi kendime yemin ediyorum. "Saçmalama! Bu ne!" dedim. Aynı grafik ve fizik motorunu 3 ay içinde bu kadar geliştiremezler. Hayır, imkansız! Ne kadar zamanda nasıl yorum topladın, nasıl eksiklerini giderdin, nasıl aynı oyundan bam başka bir oyun yarattın ey Simbin? Mısırlıların nasıl piramitleri yaparken uzaylılardan yardım aldığı tartışılıyorsa, artık Race'i de bu kategoriye koyabiliriz arkadaşlar. Tek kelimeyle, "İnanılmaz!". Race - The WTCC Game, adından da anlaşılacağı gibi WTCC klasmanı için yapılmış özel bir oyun. Yani sadece WTCC arabaları ve pistleri var. Tabi ki hepsi lisanslı ve şu anda pistlerde cirit atan o muazzam derecede modifiyeli arabaları ve sürücüleri içermekte. Oyunda tüm bu sürücülerin ve arabaların zamanlamaları, herşeyi yasal olarak kayıtlı. Hatta sürücülerden daha iyi zamanlama yapmayı denememize (denemeye diyorum, inanılmaz zamanlamalar çünkü) şans tanıyan Driver Duel bölümü bulunmakta. Yani siz İstanbul Parkta en hızlı zamanlamayı yapan sürücü ile kapışabileceksiniz. Denemesi bedava. Simbin'in yaptıklarından beni ikinci kez şok eden şeyi menüsü oldu. Şu âna kadar oynadığım tüm simulasyon oyunlarının menüsü bir iki yazı, bir iki jpeg ve hani sıkmasın insanları diye kayan yazı konulmuş saçma menülerdi. Ama bu da ne! Bu kadar klas bir menu hayatımda bir Flight Simulator'da, bir Rainbow Six serisinde, bir de Gran Turismo'da gördüm. Renk seçimi, uyumlar tek kelimeyle mükemmel. Özellikle bunu belirtmek istedim. Simbin sadece oyunun oynanışına değil, her şeyine yüzde yüz emek sarf etmiş. Gelelim Race'in GTR2'den farklarına. Birincisi, grafikler. İnanın bu kadar ışıklandırma farkı hiç ama hiç beklemiyordum. Oyunu full'de açtıktan sonra resmen şok oldum. Biraz yarıştıktan sonra düşündüm "Acaba şu önde olan kaza gerçek miydi?". Bugün piyasada bulunan en iyi grafikli yarış simulasyonu diyebilirim. Özel efektlerin artık vıcığını çıkarmaya başlamışlar. Özellikle herkes GTR2'de kokpitten oynarken ki yağmur efektini hatırlar. Tamam; iyiydi diyelim, ama RACE'in ki tek kelimeyle mükemmel. Kendimi resmen yağmurda araba kullanıyormuş gibi hissettim.. Artı olarak, oyun çok iyi optimize edilmiş. (Özellikle son güncellemeyle, öncesinde bazı ölümcül performans sorunları yaşanabiliyordu.) Yani GTR2 gibi saçma sapan ayarları açınca çok fazla sistem yememeye başlamış. Tabi sisteminize göre değişir. Oyun gerçekten iyi bir kart istiyor. Şahsen oyunu 7800 SLI sistemimle gayet rahat oynadım. Tek bir 7800gt ile çalıştırdığımda bayağı hissedilir derecede performans düşüşü yaşadım ve grafikleri bayağı bir kısmak zorunda kaldım. İkinci olarak, fizikler. İlk sebep; WTCC arabalarının GTR2'deki o canavarlardan çok daha güçsüz oluşları nedeniyle fiziklerde oynamaya gidilmiş. Yani o 200km/s'yi hissettirmek için oldukça uğraşılmış. Sonuçta önden çekişli bir super salon araba kullandığınızı hissetmenizi sağlamışlar. GTR2 de 130 km ile RACE'de 130 km gerçekten farklı. Ayrıca oyundaki arabalar nedeniyle ve doğal olarak hızları GTlere göre limitli olduğu için oyun biraz daha kolay hale gelmiş. Direk tüm yardımlar kapalı tam bir simulasyon modunda başlamama rağmen, oyun oldukça kolaydı. Fakat bunu Simbin'e kesinlikle yormayacağım. Çünkü olay tamamen arabaların farklılığıyla ilgili. Gelelim online kapışmalara. Oyun Valve'ın STEAM'ini destekliyor. CD-Key'imizi yazdıktan sonra gayet rahat oyunlara bağlanabiliyoruz. Özellikle bilgisayarla değil de, multiplayer oynamak aşmış zevkli. Hele güç geri tepmeli bir direksiyonunuz varsa, tadından kesinlikle yenmiyor. Yarışlara yine ister Practice > Qualify > Warm Up > Race 1 > Race 2 sırasıyla, ya da direk Race 1 veya 2 ile başlanılabiliyor. Online oynarken genelde herkes once bir warm up yapıp, sonra direk yarışa geçmek istiyor. Oyunda ayrıca yarışa başlamadan önceki formasyon turunda çok rahat lastik ısıtabiliyorsunuz. Lastiklerin ısısının ne kadar önemli olduğunu GTR2 incelemesinde bulabilirsiniz. Oyunda herhangi bir bağlantı sorunu yaşamadım. Gayet rahat ve lagsız bir şekilde oyun oynamak mümkün. Yarış başlamadan yeşil ışık zamanı tüm bilgisayarlar kendi zamanlarını birbirilerine bildirip, herkesin aynı anda başlamasını sağlıyor. Bir nevi senkronizasyon yapılıyor diyebilirim. WTCC'de özellikle dikkatimi çeken, yapay zekayı ne kadar zorlasam da hep saçma sapan hareketler yapmış olması. Mesela ısınma turu atarken herkes lastik ısıtıyor (evet, yapay zeka bile), beni geçmeseler bile bana çok rahat çarpabiliyorlar. Resmen çok dikkatli olmanız gerekiyor. Kesinlikle acil duruş gibi bir alışkanlıkları yok. Sanırım bu da yapay zekanın çok sıkı olmasına çalışılıp, ufak detayları atlamalarından olmuş diyebilirim. Kıracağım tek not buradandır. GTR2'nin o vahşiliği olmasa da, WTCC şu anda simulasyon açısından GTR2'den bir adım önde. Gerek giderilmiş grafik bugları, gerek yeni arayüzü, gerek çok detaylı tasarlanmış pistleriyle şu anda her simulasyoncunun elinde, hatta dvd-rom'unda olması gerekiyor. Fakat eklemeden geçemeyeceğim, oyun için kesinlikle bir direksiyon ya da analog kontroller kesinlikle farklı bir deneyim sunuyor. Güç geri besleme olması tabi ki ayrı bir avantaj. Çünkü direksiyonun tepkileriyle arabanın ne zaman yoldan çıkabileceğini çok rahat anlayabiliyorsunuz. Evet, bir diğer Simbin yazımız bitmiş bulunmaktadır dostlarım. Şimdi ne yapılır? Tabi ki Race oynanır. Kalın sağlıcakla... Badnakfe: ALINTIDIR!!! Star Wars, hangi biriniz bu ismi duyunca heyecanlanmaz ki? George Lucas'ın üstün zekasıyla yarattığı mükemmel ve kusursuz 6 bölümden oluşan bu seri bildiğiniz gibi 2005 yılındaki Revenge Of The Sith filmi ile sona ermişti. Buna birçok Star Wars hayranı kişi gibi ben de çok üzülmüştüm, Star Wars artık bitmişti. Neyse ki Lucas Arts bir biri ardına yeni Star Wars oyunlarını piyasaya sürmeye devam ediyor, en azından Star Wars'a olan açlığımızı bu şekilde gideriyoruz. Bugüne kadar birçok türde birçok Star Wars oyunu oynadık, ama RTS türünde hiçbir zaman tam anlamıyla herşeyi düzgün ve oturmuş bir oyun oynayamadık. İlk Star Wars RTS oyunu 1998 yılında piyasaya sürülen Rebellion'du. Oyun oldukça kötüydü ve hata doluydu, sanki tam olarak bitirilmeden piyasaya sürülmüş izlenimini veriyordu, zaten çok geçmeden adı unutulup tarihe karıştı. Lucas Arts bu oyundan sonra pes etmedi ve 2000 yılında Force Commander'ı piyasaya sürdü. Bu oyun da yine bekleneni verememiş ve Star Wars hayranları tarafından bile oynanmamıştı, Lucas Arts elinde oldukça iyi bir malzeme olmasına rağmen durmadan RTS oyunlarında çuvallıyordu, bunun üzerine firma 2001 yılında Age Of Empires 2'de de kullanılan Genie motoru ile hazırlanmış Galactic Battlegrounds'u piyasaya sürdü. Lucas Arts bu sefer başarmıştı, oyun oldukça beğenildi ve Star Wars hayranları tarafından uzunca bir süre oynandı. 2002 yılında ikinci film Attack of the Clones'un gösterime girmesi ile oyuna Clone Campaigns adlı bir genişleme paketi çıkarıldı, bu paket oyuna klon ordusunu ekliyordu. 2006 yılında ise eski bir kısım Westwood çalışanlarının kurduğu Petroglyph firması tarafından yapılan Empire at War piyasaya sürüldü, bu oyun herşeyiyle oldukça iyi bir oyundu, orijinal seriyi (Galaktik Savaşı) konu alıyordu. Star Wars hayranlarını aradıklarını bu oyunda buldular. Oyun bu kadar tutulunca da Lucas Arts bu oyuna Forces of Corruption ismindeki görev paketini çıkardı. Bu kadar tarih dersinden sonra sanırım artık incelemeye geçmek yerinde olacaktır. Everyone Has A Price Öncelikle şunu belirtmek istiyorum, Forces of Corruption asıl oyun olan Empire At War'dan daha rafine ve iyi bir oyun olmuş. Oyunun konusuna gelecek olursak, Asiler Death Star'ı yok etmişlerdir ve imparatorluk büyük bir yara almıştır. Galaksi ise kargaşa içerisindedir. Bu kargaşa Jabba'nın Kensel madenlerinde tutulan Tyber Zann için bulunmaz bir fırsattır. Tyber Zann Kessel madenlerinden kaçar ve kendi imparatorluğu olan Konsorsiyum'u kurar. Tyber Zann'ın tek amacı para kazanmak ve Jabba'yı da geçip galaksinin tek suç lideri olmaktır. Genişleme paketi boyunca bu amaç için çabalayıp duruyoruz, tabi Jabba'yı yenince de hızımızı alamayıp daha büyük görevlere de atılıyoruz. Star Wars evreninde Asiler özgürlük için savaşıyorlar, İmpatorluk güç için savaşıyor, Konsorsiyum'un tek amacı ise para kazanmak ve adınının tüm galaksi tarafından duyulmasını sağlamak. Durum böyle olunca orjinal oyunda Asiler ve İmparatorlukta yaptığımız gibi gezegenleri tamamen kontrol etmemize gerek kalmıyor. Konsorsiyum ile gezegenleri kontrol altına almadan yozlaştırarak ve onlardan rüşvet alarak belirli bir gelir elde edebiliyoruz. Sadece gelir elde etmekle kalmayıp o gezegeni yozlaştırarak gezegende bulunan teknolojilere de sahip olabiliyoruz. Durum böyle olunca da oyundaki görevler oldukça çeşitli oluyor. The Rise Of Tyber Zann Empire at War'ın görevleri çoğunlukla tek düze oluyordu. Şu gezegeni ele geçir, şu gemiyi yok et gibi görevlerden çok da bir fazlası yoktu oyunda, bu da haliyle belirli bir zamandan sonra insana hep aynı şeyleri yapıyormuş izlenimini uyandırıyor ve insanı sıkıyordu. Forces of Corruption ile birlikte gelen yozlaştırma özelliği ile görevler oldukça çeşitleniyor. Artık görevler arasında önemli bir kişiyi kaçırma ve fidye alma veya uzayda korsanlık yapma gibi görevler eklenmiş. Bu görevlerin hepsi birbirinden farklı ve oldukça güzel hazırlanmışlar, oynarken çok eğlendim. Ayrıca bir gezegeni yozlaştırdıktan sonra o gezegen üzerinden gemilerinizi savaşa girmeden geçirebiliyorsunuz, bu da galakside özgürce dolaşabilmenize olanak sağlıyor. Aynı zamanda gezegen yozlaşınca sabotaj yapabiliyorsunuz, mesela eğer gezegene saldıracaksanız, ilk önce savunma binalarını sabote edebilir ve gezegene öyle saldırabilirsiniz, bu işinizi hayli kolaylaştıracaktır. Senaryonun işleyişi daha önce de belirttiğim gibi ilk oyuna göre oldukça iyi hazırlanmış. Bir görevde İmparator'un kayıp hazinelerini bulmaya çalışıyoruz, bir görevde Death Star'ın planlarının yer aldığı diskleri toplamaya çalışıyoruz, hatta bir görevde Klon Savaşları'ndan kalan droid üretme merkezini ele geçiriyoruz, bu gibi görevler oyuna olan ilginizi daha da arttırıyor. Eski Dostlara Merhaba Diyelim Senaryo boyunca ödül avcısı IG-88, Prens Xior ve Amiral Thrawn gibi daha önceki Star Wars oyunlarından ve kitaplarından tanıdığımız karakterlerle de karşılaşıyoruz. Tabi bu oyunla birlikte tanıdığımız Silri ve Tyber Zann'ın sağ kolu Urai Fenn gibi yeni karakterler de var. Başta Tyber Zann olmak üzere hepsi de Star Wars evreni içerisine oldukça iyi bir şekilde yedirilmişler ve hepsinin de ayrı bir hayat hikayesi var. Benim Star Wars'da en çok sevdiğim özelliklerin başında da bu gelir. İster yeni yaratılan bir karakter olsun, ister eski bir karakter olsun evrenin içerisine öyle yedirilir ki sanki insana önceden beri tanıyormuşsunuz izlenimini yaratır. Neyse oyuna dönecek olursak, birbirinden güzel görevler içeren bu oyunun bana göre en büyük eksisi senaryonun oynanış süresi oldu. Tabiri yerindeyse oyuna başladığım gün oyunu bitirmem bir oldu. Senaryo yaklaşık 10 saat gibi kısa bir süre içerisinde bitiyor ve tadı damağınızda kalıyor. Ayrıca hikayenin sonu öyle açık noktalar bırakarak bitiyor ki ikinci bir genişleme paketinin yolda olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil. Tabi buna diyecek birşey yok tüm Star Wars hayranları gibi ikinci bir genişleme çıksa da zaten alacağız ama yine de oyun biraz daha uzun olsaydı demeden edemiyor insan. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Konsorsiyum oyundaki en güçlü ırk olmuş. Birimleri arasında The Phantom Menace filmde gördüğümüz Droideka'lar (oyunda en sevdiğim birim oldu, hem çok güçlüler hem de oldukça hızlılar) , Return of the Jedi ve Jedi Knights serisinden tanıyacağınız Rancor'lar ve uzaktan bomba atan Ewok Handler'lar var. Uzay birimlerine geçecek olursam, Konsorsiyum burada da oldukça güçlü birliklere sahip, hatta sıkı durun, birimler arasında 11 tane Star Destroyer büyüklüğünde filmlerden görüp hayran kaldığınız Super Star Destroyer da bulunuyor. Bu gemiyi eğer yapabilirseniz kazanmamanız için hiçbir neden kalmıyor, şunu rahatlıkla söylebilirim ki bu gemi oyun ekranının yarısını kaplıyor. Skirmish modunda eğer Konsorsiyum'a karşı oynuyorsanız vay halinize, gerçekten de insanı oldukça zorluyorlar. Genişleme paketi ile eski ırklara da birçok yeni birim ve özellik eklenmiş. Örnek vermek gerekirse, artık tüm ırklar yörüngesel bombalama yapabiliyorlar, bu bombalama bana C&C oyunlarındaki süper silahları hatırlattı. Asiler'de ise B-Wing, Luke Skywalker ve Yoda gibi yeni birimler bulunuyor. Evet, Yoda da bulunuyor oyunda, savaşmasını ise çok güzel bir şekilde yapmışlar. İmparatorluğa ise TIE Interceptor'lar ve Dark Trooper'lar ekleniyor. Ayrıca yer savaşlarında sığınak yapıp içine askerlerimizi yerleştirebiliyoruz. Oyuna yapabileceğimiz özel taşıma araçları da eklenmiş, bu araçları istersek yürüyen sığınaklar, istersek de yürüyen bir savunma aracı haline getirebiliyoruz. En çok hoşuma giden özellik ise kahramanlarımızın özel güçleri artık otomatiğe alınabiliyor, böylece savaşırken bir de onların özel güçleri ile uğraşmak zorunda kalmıyoruz. Irklar arası denge ise pakette oldukça iyi sağlanmış (Tabi ben yine de oyunun 1.1 yamasını kurmanızı şiddetle tavsiye ediyorum), bu da yer savaşlarını oldukça eğlenceli bir hale getiriyor. İlk oyunda bir AT-ST sıradan piyadeleri dört veya beş vuruştan sonra anca öldürürdü, şimdi ise bir, bilemediniz iki vuruştan sonra öldürüyor. Ayrıca yer haritalarının daha özenli ve dolu bir şekilde hazırlanması da oyunun artılarından. Uzay savaşları ise aşağı yukarı ilk oyunla aynı, zaten ilk oyunun uzay savaşları oldukça iyi ve eğlenceli, eklenen birimlerle daha da çeşitlilik sağlanmış. Tüm bunları Galaktik Senaryo'da görebiliyorsunuz. Oyunun 3 ırkından birisini seçip teker teker gezegenleri ele geçirmeye başlıyorsunuz, oyunda 3 ırkın olması da Galaktik Senaryo'yu oldukça çekici bir hale getiriyor. Galaktik Senaryo ilk oyunun ana senaryosunu oynamaktan çok daha eğlenceli olmuş. Echo 5 We're Having Technical Difficulties Geldik oyunun teknik detaylarına, öncelikle grafiklerden bahsetmek istiyorum, oyunun grafikleri aşağı yukarı ilk oyunla aynı gözüküyor. Tabi oyuna yeni birkaç efekt eklenmiş. Zaten bir RTS oyunu için Forces of Corruption gayet yeterli seviyede grafiklere sahip. Ama burada söyleyeceğim birkaç söz var, ilk oyunu en yüksek detaylarda oldukça hızlı çalıştıran Intel P4 2.0 Ghz, Nvidia GeForce 6600, 512 MB DDR Ram'lik bir makina, bu oyunda büyük savaşlarda zaman zaman oldukça yavaşlıyor. Bunda tabi savaşların ilk oyuna göre daha büyük olması ve birimlerin çok olmasının etkisi büyük ama gene de bu kadar yavaşlama olmaması gerekirdi. Bu, oyunun en büyük eksilerinden birisi bana göre, inşallah yapımcı firma bu sorunun ileride çıkaracağı yamalarla üstesinden gelir. Sesler ve müziklere gelecek olursak orada yine John Williams ve Lucas Arts'ın kalitesi kendisini gösteriyor, tam anlamıyla dört dörtlük ve mükemmel bir şekilde hazırlanmışlar, zaten daha önce herhangi bir Star Wars oyunun seslerinin ve müziklerinin kötü olduğuna rastlamadım. May The Force Serve You Well Oyun hakkında son sözlerime gelecek olursam diyebilirim ki, Petroglyph gerçekten de iyi bir iş çıkartmış, ilk oyuna yeni eklemeler ve oyundaki bazı hataların düzeltilmesi gerçekten de insanı oldukça mutlu ediyor. Senaryonun akıcılığı ve sıradan olmayan görev yapısı ise oyunun diğer artılarından, ama dediğim gibi senaryonun 10 saat gibi kısa bir sürede bitmesi oldukça kötü olmuş. Şunu da belirteyim ana senaryoyu bitirince Galaktik Senaryo'ya girip üç ırktan birisini seçip tüm Galaksi'yi ele geçirmeye çalışabilirsiniz, bu oyunun ömrünü uzatan en büyük etmenlerden birisi. Forces of Corruption oyuna oynanabilir 28 yeni ünite ve 13 tane de gezegen ekliyor. Ayrıca her yönüyle ilk oyundan iyi bir oyun olmuş, gerek hataların düzeltilmesi gerek de oyuna yeni eklenen özelliklerden dolayı. Bu oyunu tüm Star Wars hayranlarına ve Empire at War'ı sevenlere (Oyunu oynayabilmeniz için Empire at War'a ihtiyacınız var.) rahatlıkla önerebilirim. Bu oyunu alın oynayın ve Star Wars: Knights of the Old Republic III'ün çıkması için dua edin. Herkese iyi oyunlar. Badnakfe: Eurosoft tarafından hazırlanan Barbaros'da kısmen sıra tabanlı kısmen gerçek zamanlı izometrik açıdan gördüğümüz iki boyutlu harita üzerinde bize düşen görevleri yapmaya ve donanmamızı zafere taşımaya çalışıyoruz. Oyunun genel teması düşman gemilerini batırmak ve düşman ticaret gemilerini yağmalamak üzerine kurulu. Yağmaladığımız düşman ticaret gemilerinden kazandığımız parayla tersanemizde yeni savaş gemileri inşa edip donanmamıza katıyoruz. Burada dikkat etmeniz gereken şey fare imlecini saldırmayı planladığınız geminin üzerine getirip dost veya düşman olup olmadığına bakmanız gerektiği. Çünkü dost bir ticaret gemisine saldırmanın bedelini para kaybı olarak ödüyoruz. Savaş sistemi de gayet anlaşılır ve basit. Gemileri tanımak ve ne kadar güçleri olduğunu anlamak için imleci üzerlerine getirip sağ tıklamanız yeterli. Örneğin düşmanın 10 gücü olan gemisine siz 9 gücü olan geminizle saldırırsanız geminiz batacak ancak düşman gemisinin de tek birim gücü kalacaktir. Büyükten küçüğe çeşitli güçlerde gemileri aynı derecede değişen maliyetlerle tersanemizde üretebilmekteyiz. Gemilerimizi hareket ettirmek veya saldırtmak için de üzerine tıklayıp hareket edeceği yönü belirtmemiz yeterli. Oyun haritası karelere bölünmüş durumda ve her "turn" de sadece bir gemiyi bir kare kadar ilerletebiliyoruz. Bunun haricinde hiçbir şey yapmazsanız da "turn" ler yine de geçmekte. Barbaros bir açıdan masa üstü oyunlara benziyor bu konuda. Demo'da yalnızca bir bölüm bulunduğundan Barbaros'un ilerleyen bölümlerinde oyuncuya neler vaadedebileceği hakkında çok bir fikir sahibi olmak mümkün değil. Ancak fikir sahibi olabileceğiniz bir şey varsa o da arka planda sürekli tekrar eden ve bir süre sonra sizi transa sokan Mehter Marşı. Oyunun düşük bütçe ve kısıtlı imkanlarla yapıldığını oynarken mutlaka göz önünde bulundurmalısınız. Barbaros'dan bir Age of Empires beklemek ona haksızlık yapmak olacaktır. Tamamen Türk yapımı olan oyun neredeyse var olmayan oyun sektörümüz içinde bugüne kadar gördüğüm yapımlar arasında nitelikli bir yerde olabilecek potansiyele sahip. Oyunda da en çok hoşuma giden şey oyunun TCP/IP aracılığı ile hem yerel ağ hem de internet üzerinden çoklu oyuncu desteği vermesi. Kalabalık donanmalarla harita üzerinde yapılacak taktik savaşları olursa Barbaros kendini oynatacak nitelikli bir yapım olabilir. Çocukluğumda tüm yaşıtlarım gibi ben de Marvel'in çizgi romanlarını okuyarak ve çizgi filmlerini izleyerek büyüdüm, o çizgi romanlardaki karakterlere özendim ve onlar gibi olmaya çalıştım. Zaten kim çocukluğunda Spider Man, Fantastic 4 ve The Hulk'ın çizgi filmlerini izleyip de onlara özenmemiştir ki? Büyüdükçe ise Marvel evreninin ne kadar geniş bir evren olduğunu ve benim bu evren hakkında bildiklerimin ise anca koca okyanusta küçük bir damla olduğunu anladım. (Evet, sadece Spider Man, Fantastic 4 ve The Hulk'ı biliyordum.) Tabi zamanla aşağı yukarı tüm Marvel karakterlerini ve hikayelerini öğrendim. Marvel ise gün geçtikçe ününe ün katmaya devam etti ve çizgi romanları teker teker beyaz perdeye uyarlanmaya başladı. Kimi film çok başarılı olurken kimisi ise bekleneni veremedi. Marvel kahramanları artık 2 boyutlu olmaktan kurtulmuş ve beyaz perdeyi keşfetmişlerdi. Tabi bu da yetmedi ve Marvel evrenini kapsayan birçok bilgisayar oyunu yapıldı, ama çoğu oyun sırf reklam amaçlı yapıldığı için başarılı olamadı, ta ki X-Men Legends gelene kadar... 2004 yılında Raven Software PS2 platformu için piyasaya sürdüğü X-Men Legends ile herkesi şaşırttı. Çünkü yıllar boyu FPS oyunları ile tanıdığımız Raven Software karşımıza aksiyon-RPG oyunu ile çıkmıştı, oyun Diablo vari bir oynanışa sahipti ama karakterlerimizin hareketlerini ve dövüşünü biz kontrol ediyorduk. Oyun oldukça tutuldu ve geçtimiz sene ise devam oyunu X-Men Legends: Rise of Apocalpyse piyasaya sürüldü, bu oyunun da ilk oyundan aşağı kalır yanı yoktu ve sevilip oynandı. Bu iki oyun ile tüm Marvel ve X-Men hayranları mest olmuştu. Bunun ardından geçen sene Raven Software, tüm Marvel evrenini kapsayacak bir oyun üzerinde çalıştıklarını açıkladılar, evet karşınızda Marvel: Ultimate Alliance. Whose Side Are You On? Oyunu anlatmaya geçmeden önce şunu belirtmek istiyorum, oyun henüz piyasaya sürülmemişken oyundan oldukça kuşkuluydum, çünkü yayınlanan videoların X-Men Legends oyunundan hiçbir farkı yoktu, sadece yeni karakterler eklenmiş ve oynanış aynı gibime geliyordu, neyse ki Raven Software beni yanılttı ve oyunu oldukça beğendim. Oyun, Dr. Doom'un S.H.I.E.L.D.'ın uçak gemisine saldırmasıyla başlıyor ve S.H.I.E.L.D.'in yöneticisi Nick Furry bu saldırıya karşılık vermek için en yakındaki süper kahramanları çağırıyor, ama neden Dr. Doom'un böyle bir işe kalkıştığını ve süper kahramanlara saldırdığını anlayamıyoruz, tek yapmamız gereken helikopteri kurtarmak ve soruların cevaplarını sonraya bırakmak. Oyunda ilerledikçe anlıyoruz ki Dr. Doom, Mandarin, Mephisto, Loki, Galactus'un da aralarında yer aldığı tüm kötüleri bir araya toplayarak Masters of Evil adında bir grup kurmuş ve amacı tüm gücünü toplayarak dünyayı ele geçirmek. Oyun boyunca Atlantis, Mandarin'in Sarayı, Dr. Doom'un Latverian şatosu gibi Marvel evrenin birçok yerinde savaşıp Dr. Doom’un kötü emellerine ulaşmasını engellemeye çalışıyoruz. Oyuna Spider Man, Thor, Wolverine ve Captain America dörtlüsü ile başlıyoruz, bölümlerde ilerledikçe ise kendi kahramanlarımızı seçebilme imkanı bize sunuluyor. İlk başta açık olan 18 kahramandan seçimimizi yapabiliyoruz. Bu kahramanlar arasında Iron Man, Fantastic 4 ve X-Men karakterleri gibi tanıdık isimlerin yanı sıra daha çok çizgi romanlarda adı geçen Spider Woman, Luke Cage ve Deadpool gibi kahramanlar da yer alıyor. Oyun boyunca ilerledikçe ise Daredevil, Dr. Strange, Ghost Rider ve Silver Surfer gibi kahramanlar açılıyor. Kahramanların oyun içindeki konuşmaları kişiliklerini yansıtıyor, Spider Man herşey ile dalga geçerken, Wolverine genellikle kızgın bir halde polemiklere giriyor. Ama şunu belirtmemde fayda var, oyundaki kahramanlar dengeli olarak hazırlanmamışlar, Wolverine çok güçlü iken Spider Woman onun yanında çok güçsüz kalabiliyor. (Aslında bir bakıma da gerçekçi) Bu da en güçlü kahramanlara saplanıp oynamanıza yol açıyor, kendi adıma konuşayım oyunu Wolverine, Spider Man, Storm ve Human Torch dörtlüsü ile bitirdim. Şunu söyleyebilirim ki bu dörtlü oyunun en güçlü dörtlüsü, tabi herkesin oynayışı farklıdır ama genel anlamda bu karakterler oldukça güçlü yapılmışlar. Kahramanlarım Buraya Gelin Bakayım Oyun, oynanış açısından Diablo, Sacred ve X-Men Legends oyunlarına oldukça benziyor, eğer bu oyunlar gibi Hack & Slash türünde oyunları oynadıysanız oyuna rahatça alışabilirsiniz, oymadıysanız bile oyuna alışmanız öyle pek uzun sürmüyor. Oyun boyunca 4 kahramandan oluşan bir takımı yönetiyoruz. W, A, S, D tuşları ile karakterimizi yönetirken, numerik tuşlar ile karşımıza sürüyle gelen düşmanları alt etmeye çalışıyoruz, yön tuşları ile de takımımızdaki 4 karakterden birini seçebiliyoruz. Oyun klavye ile gayet rahat oynansa da bu oyunu Gamepad kullanarak daha kolay oynayabilirsiniz, çünkü zaman zaman tuşlara basmaktan parmaklarınıza ağrılar girebiliyor. Unutmadan şunu da ekleyim, C tuşuna basarak takımınıza yapmaları gerekenleri söyleyebilirsiniz. Karşımızdaki düşmanları bir çok kombo yaparak ve kahramanlarımızın özel güçlerini kullanarak öldürebiliyoruz ve bu sayede yetenek puanları topluyoruz. Özel güçlerin kullanımı X-Men Legends 2'ye göre hayli yol kat etmiş gözüküyor, eğer X-Men Legends 2 oynadıysanız hatırlayacağınız üzere özel güç tuşuna bastığınız zaman hareketin gerçekleşmesini beklerdiniz, bu oyunda ise özel gücünüzü istediğiniz gibi yönetebiliyorsunuz. Örnek vermek gerekirse, özel güç tuşuna ne kadar basılı tutarsanız o kadar güçlü bir vuruş gerçekleştiriyorsunuz. Oyunun sonuna kadar binlerce düşman öldürüyorsunuz ama bu insanı hiç sıkmıyor, dövüşler çok zevkli olarak hazırlanmış. Zaman zaman düşmanlarımızdan ve etrafta kırdığımız eşyalardan (Evet, oyundaki birçok eşya kırılabiliyor, sık sık bu eşyaları kırmaya özen gösterin oldukça iyi malzemeler çıkabiliyor.) birçok malzeme ve en önemlisi para çıkabiliyor. Bu malzemeleri karakter ekranına girip karakterimize giydirebiliyoruz. Aynı ekrandan, yetenek puanlarımız arttıkça ve seviye atladıkça kahramanlarımızın özelliklerini arttırabiliyoruz. Tabi eğer aksiyon içinde bununla uğraşamam diyorsanız oyunun bunu otomatik olarak yapmasını sağlayabilirsiniz, ama bunu pek tavsiye etmiyorum. Sonuçta bu bir aksiyon-RPG oyunu ve karakterlerinizle sizin ilgilenmeniz yararınıza olacaktır. Aynı zamanda kahramanınızın bir özelliğini arttırdığınız zaman geri dönüş yapamıyorsunuz puanlarınızı kullanırken dikkatli davranmaya çalışın. Tüm bunların yanında, karakter geliştirme ekranı daha kapsamlı yapılabilirdi gibime geliyor, herhalde oyunun aksiyon özellikleri çok bastığı için pek detaya girmemişler. Sadece X-Men Yerine Tüm Marvel Kahramanları Her kahramanın kendine özel 8 veya daha fazla sayıda güçleri bulunmakta, Spider Man ağ atabiliyor ve düşmanlarını ağ ile sarabiliyor, Ice Man buz atarak düşmanlarını dondurabiliyor, Human Torch ile düşmanlarınızı yakabiliyorsunuz, seviye atladıkça bu özel güçleri de güçlendirebiliyorsunuz. Bu özelliklerinden dolayı oyundaki karakterlerin farklılıkları oldukça hissediliyor, oyunu bitirseniz bile daha yüksek zorluk seviyelerinde farklı karakterlerle oynamak istiyorsunuz. Ayrıca oyunun içine birçok ekstra materyal yerleştirilmiş, kahramanların heykelciklerini ve çizgi romanlarını bularak oyundaki birçok yapım aşaması görüntüsü, çizgi roman kapakları, video, vb... şeyleri açabiliyoruz. Bir de oyuna her kahraman için bir disk eklenmiş, eğer bunları bulabilirseniz, kahramanların ekstra görevleri açılıyor ve bu görevleri yapabiliyorsunuz. Hatta oyundaki ana merkezlerinizde bir nevi quiz oyunu bile var, size Marvel evreninden sorular soruluyor ve siz soruları bildikçe yetenek puanları kazanıyorsunuz. Oyunu kayıt etmek veya takımınızı değiştirebilmeniz için S.H.I.E.L.D. logosu olan yerlere gelmeniz gerekiyor. Her kahramanın 3 adet kendine özel giysisi bulunmakta, ilk başta açık olmayan bu giysiler hangi karakterle oynarsanız onun için teker teker açılmaya başlıyor. Karakter ekranından değiştirebileceğiniz bu kostümler gerçekten de çok güzel yapılmışlar, Spider Man'ın kostümlerine bayıldığımı söylemeden geçemeyeceğim. (Spider Man hayranı gibi mi gözüküyorum?) Ayrıca kostümler sadece göstermelik olarak da yapılmamışlar, etraftan topladığınız paralarla kostümlerin özelliklerini arttırıp geliştirebiliyorsunuz. Kimi kostüm vuruş gücünüzü ve savunmanızı arttırırken kimi kostüm ise sağlığınızı arttırabiliyor. Siz, oynayış taktiğinize göre istediğiniz kostümü giyip onu geliştirebiliyorsunuz. Oyunda kendi süper takımınızı da yaratabiliyorsunuz, takımınızın logosunu ve ikonunu seçtikten sonra 4 kahramınınızı seçiyorsunuz ve bunu yaptıktan sonra oyunu en az takımdaki 3 karakterle oynamanız gerekiyor. Bu sayede takım yetenek puanları kazanıyorsunuz ve yetenekler eşit olarak dağıtılıyor. Hayli güzel bir özellik olsa da bu kadar çok karakterin olduğu bir oyunu aynı 3 kişiye takılarak oynamak pek iyi olmuyor. Ayrıca aklınıza şöyle bir soru gelebilir, oyunun başından beri hiç oynamadığımız kahramanlar ne oluyor? O kahramanlarla oynamasanız bile onların da seviyesi sizin oynadığınız kahramanınızın seviyesinden bir düşük olarak artıyor. Bu da ileride onları oynanabilir kılıyor, güzel olarak düşünülmüş bir özellik. Bir Oyunda da Bölüm Sonu Yaratıkları Olmasa? Takımımızın yapay zekası X-Men Legends 2 oyununa göre iyi olsa da zaman zaman saçmalıklar olabiliyor, siz düşmanlarla boğuşurken onlar başka yerlerde başka işlerle uğraşabiliyorlar. Düşmanlarınızın yapay zekası da oyuncuya odaklı olarak hazırlanmış, takım arkadaşlarınız yerine genelde size saldırmayı seçiyorlar ve sizin boş anınızı kolluyorlar, yani düşmanların yapay zekası genel olarak iyi hazırlanmış denilebilir. X-Men Legends 2'de bulunan sağlık ve güç şişeleri ise bu oyunda kaldırılmış, iyi de olmuş. X-Men Legends 2'de yan kahramanlarımız bunları su sanıp içiyorlardı ve sonunda bize birşey kalmıyordu. Bu oyunda ise Devil May Cry veya Onimusha gibi oyunlardan tanıyacağımız bir özellik eklenmiş. Artık düşmanlarımızı öldürdükçe onlardan sağlık veya güç küreleri düşüyor. Bu küreler otomatik olarak kahramanımız tarafından emiliyor, eğer kahramanımızın gücü ve sağlığı dolu ise takım arkadaşlarımız arasında paylaşılıyor. Devil May Cry ve Onimusha dedik, şimdi de God of War'a geçelim. Evet, oyundaki birçok bölüm sonu yaratığını aynı God of War oyununda olduğu gibi doğru tuşa doğru zamanda basarak öldürüyoruz. Bu tür ayrıntılar eklenmesi durmadan kombolar yapıp adam öldürdüğümüz bir oyunda gerçekten de iyi geliyor, insan biraz nefes alıyor.(Ne çok mu zor bunlar?) Ayrıca oyundaki bomba durdurma görevleri de bu şekilde yapılmış. Zaten oldum olası bu doğru zamanda doğru tuşa basma küçük oyunlarını sevmişimdir. Oyuna bazı bulmacalar da eklenmiş ama bunlar iyi olmaktan oldukça uzaklar. Bir kolonu ileri veya geri çekmekten, bazı reaktörleri patlatmaktan ileri gidemiyorlar. Yani madem böyle sıradan bulmacalar yapacaktınız bari hiç yapmasaydınız da aksiyonu bölmeseydiniz. Bu Oyun Co-Op Oynanır Oyun internet üzerinden veya tek bilgisayar üzerinden Gamepad ile kapsamlı bir Co-Op özelliğine sahip, en fazla 4 kişiye destek veren Co-Op modu sayesinde oyunun ana senaryosunu arkadaşlarınızla birlikte oynayarak bitirebiliyorsunuz. Tüm takımdaki karakterlerin insanlar tarafından yönetilmesi oyunun zevkini oldukça arttırıyor. Ama herkes kendi geliştirdiği karakterini online oyuna sokamıyor, sadece oyunu kuran kişinin kahramanları ile oynayabiliyorsunuz. Ayrıca Co-Op oyunu kayıt edip sonradan kendi başınıza da devam edebiliyorsunuz. Eğer oyuna sahipseniz bir kere olsun online olarak oynamanızı şiddetle tavsiye ediyorum, oldukça zevk alacaksınız. Teknik Problemler İçin Mr. Fantastic'i Arıyoruz Grafik açısından oyunu inceleyecek olursak, oyunun grafiklerinin oldukça iyi olduğunu görüyoruz. Oyunda kullanılan efektler, özellikle özel güçlerin efektleri ve karakterlerin modellemeleri oldukça iyi hazırlanmış, hatta X-Men Legends'de karakterlerde bulunan çizgi filmsi yapı yerini gerçekçi hazırlanmış karakterlere bırakmış ama hikayede yeri olmayan ve çevrede gezinen bazı NPC'lerin modellemeleri çok baştan savma yapılmış, bu da gözünüzü tırmalıyor. Buna, bana göre daha fazla özen gösterilmeliydi. Ayrıca çevre birimlerin ve bazı duvarların yıkılabilir olması oyunun atmosferine katkı sağlıyor. Oyunun sistem ihtiyaçları da öyle yüksek değil, Intel P4 2.0 Ghz, ATI Radeon 9600, 512 MB DDR Ram'lik bir bilgisayar ile oyunu rahatça oynayabilirsiniz, ta ki ayarlardan Advanced Lighting özelliğini açana kadar... Ben, Intel P4 2.8 Ghz, Nvidia 7800 GS, 1 GB DDR Ram'e sahip kendi bilgisayarımda bile bu özelliği açarak oyundan oynanabilecek derecede bir performans alamadım. Bu özelliği açınca ise oyun tamamen değişiyor sanki kendizi başka bir oyun oynarken buluyorsunuz. Oyunu bu derecede değiştiren bu özelliğin bana göre daha iyi bir şekilde oyuna eklenmesi ve optimizasyonunun yapılması gerekirdi. Çünkü oyunu o grafiklerle görünce bir daha eski hali ile oynayasınız gelmiyor. Sesler ve müziklere gelecek olursak, oyunda kullanılan ses efektlerini beğendiğimi söyleyebilirim, herşeyi ile ortalamanın üzerindeler ve yerli yerinde kullanılmışlar, düşmanlarınızı dövdüğünüzü hissedebiliyorsunuz, ayrıca kahramanların özel güçlerinin ses efektlerinin çoğu çizgi filmlerden alınmışlar ve oldukça kaliteliler. Ama seslendirmelere gereken özen gösterilmemiş, bazı karakterlerin sesleri güzel olsa da birçok karakter ruhsuzca seslendirilmiş, bu oyundan daha iyi seslendirmeler beklerdim. Müzikler ise genel olarak pek iyi değiller, her mekan için ayrı bir müzik hazırlanmış olsa da zaman zaman kendilerini tekrar ediyorlar ve insanı sıkıyorlar. Bu kadar aksiyon dolu bir oyuna bu kadar ağır müzikler koymaları da bana göre ayrı bir merak konusu. Dediğim gibi bir süre sonra oyunun müziklerini tamamen kapatasınız geliyor. Dr. Doom, Latveria'ya Geri Dön Oyun hakkında son sözlerime gelecek olursam diyebilirim ki, Raven Software gerçekten de iyi bir iş çıkartmış, oynayış tarzınıza göre değişen 20 veya 25 saat boyunca (Yan görevler ile bu zaman uzayabiliyor) oyunun eğlencesi hiç ama hiç düşmüyor, karşınızdaki düşmanları yok edip ve kahramanlarınızı geliştirip hikayenin sonunu öğrenene kadar oyunun başından kalkamıyorsunuz. Oyunun bölüm dizaynları ve karakter geliştirme sistemi daha iyi hazırlansaydı rahatlıkla bu oyun klasik olabilirdi, ama bu haliyle bile oyun oldukça eğlenceli. Marvel: Ultimate Alliance'ı herkese rahatlıkla önerebilirim, zaten Marvel hayranları şu ana kadar oyunu alıp bitirmişlerdir bile, ayrıca oyunu almayanlar için bir daha bu kadar Marvel kahramanın bulunduğu ve dop dolu içeriğe sahip bir oyun piyasaya kolay kolay gelmez, kaçırmayın bence. Şunu da belirteyim yazımı sonlandırmadan, eğer elinizde Xbox 360 veya PS3 platformlarından biri varsa oyunun bu platformlar için olan versiyonunu almanız yararınıza olacaktır. Yazının sonuna geldiğimize göre artık ben oyuna geri dönebilirim, Spider Man 3 gösterime girene kadar bu oyun bana fazlasıyla yetecektir. Herkese iyi oyunlar. Badnakfe: Türünde tek olan; kulvarında Road Runner gibi ilerleyen, bizi kedi-Tom gibi kovalayan ve zamanımızı Tazmanya canavarı gibi yiyen ama bazen de Latif Doğan gibi bayan, hit oyunun giriş kısmı olsun bu paragraf. Biraz eğlenceli ve arsız bir girişle başladım. Her yazı bu kadar alışagelmedik değil. Doğrusu bu oyunu seven oyuncu grubunun ciddiyetle bir işi olacağını düşünmüyorum. O halde Half-Life'ı heyecanlı, Red Alert'ı hırçın, Fifa ve Pes'i hızlı ve Sims'i de cici cici, şeker şeker, alaylı ve en önemlisi eğlenceli anlatalım... The Sims oyununa aşina olmuş çoğu oyuncu bilir bu oyunun zamanımızı nasıl sömürdüğünü. Bazılarımız okuluna gitmez, bazılarımız ailesinden gizli gizli oynar, bazılarımız ise işyerinden gelir gelmez oyunun başına oturur ve gece yarısına kadar oynar. Durum bu ki, EA Games'in The Sims oynayanlar üzerinde yarattığı etkiye bakarak anlayabiliriz başarısını. Fakat ticari başarısını da övmeden edemeyeceğim. Bazılarımıza pek dürüst davranmadıkları görülebilir ama her şeye rağmen onlar bir şirket ve tek yapmaları gereken sundukları ürünün kalitesinin tüketicilere uygun bir şekilde sunabilmek. Hal böyle olunca, itiraz etmemiz yerinde değil. EA Games'in ana oyundan sonra piyasaya sürdüğü her pakette farklı bir heyecanla oturuyoruz simlerimizin karşısına. “Acaba neler yaptılar.” Farklı bir zamanda çıkan ek pakete, yanındaki arkadaşına dönerek; "Oley, hayvanlarım olacak; Köpeğimin adının Kujo olmasını istiyorum;" Yine bir farklı zamanda; 'Simlerim Ayşe ve Mehmet'e kar topu savaşı yaptıracağım,' diyen bir kız çocuğu hayal edilebilir. Çıkmadan birkaç gün önceki heyecan krampları ve karında bıraktığı soğuk ağrı da cabası. Türünde tek olan demiştim. Singles gibi benzer oyunları araya katmayalım. Onların temel yapısını bilen vardır. Tabii, The Sims'i o gibi oyunlardan ayıran farklar daha detaylı, geniş ve muhafazakar olmasıdır. The Sims'in o köklü tarihini anlatmama gerek olacağını sanmıyorum. Zira, bu sadece bir ek paket. Ama geçmişteki, oyuncuların bazı eksik olmasından yakındığı mevsimleri içinde barından bir genişleme paketi. Eh, artık belki de en iyi ek paket olacak olan The Sims 2 - Season'un tanıtımına başlayabiliriz. Giydir Beni Üşüyorum! Hemen hemen her ek pakette -hatta Seasons'a kadar kesintiye uğramadan- eklenen ayrı merkezleri, oynayan herkes bilir. University paketinde üniversite kampusu, Nightlife'da eğlence mekanları, Open for Bussines'de iş hanları gibi... Yapımcılar Seasons'ta bu geleneği kesmiş. Fakat bunun yanında, oyuna yeni bir şehri dahil etmiş. İsmi Riverblossom. Böylece yeni bir şehrimiz daha olmuş oluyor. Riverblossom, Amerikan filmlerinde gördüğümüz, gelirini tarımla sağlayan şehirlerle birebir tasarlanmış durumda. Aklımıza direk Sıçan Köy profili gelecek, ki EA Games böyle bir şeye müsaade etmeden şehre karakterler ve ailelerine de hikayeler koyacak. Böyle de oldu. Köye (şehir diye tanımlamak pek doğru olmaz) dört aile yerleştirilmiş durumda ve her birinin ayrı ayrı hikayesi bulunmakta. Hemen köye girdiğinizde karşınıza çıkacak bunlar; karakterlerin farklı durumlarda çekilmiş resimleri de bulunmak üzere... Bunun yanına, şehrimize kurabileceğimiz birkaç yeni ev dahil edilmiş. İsterseniz, simlerinizi paranızın yettiği kadar bu güzel yazlıklara ya da kışa mevsimine göre karakterize edilmiş diğer evlere taşıyabilirsiniz. Yeni eklenmiş eşyalara baktığımız zaman, genelde bahçecilik işlerine ve mevsimsel kullanılan araçlar dikkat çekiyor. Toplamda 250 eşya eklenmiş ve bunların çoğu (bahçecilik işleri hariç) Bazı noel dekorasyon eşyaları, heykeller ve tablolardan başka, çok az eşya göze çarpıyor. Etkileşime girilen eşya az ama öz yapılmış durumda. Bunların başında buz pateni, kaykay gibi iri eşyalar var. Özellikle buz pateni için arazinizde büyük bir boş bölüm olması gerekiyor. Oyundaki en geniş arazinin 4/2'sini aşıyor dersem abartmış olmam. Oyuna yeni saç stilleri de eklenmiş durumda. Saymadım ama her cinsiyete (yetişkinler için) yaklaşık 4-5 saç stili göze çarpıyor. Çoğu göz alıcı. Unutmadan simlerimize kış için bere ile birlikte tüylü kulaklık da giydirilebilindiğini söyleyeyim. Bu özelliğin yanına mevsimlere göre yeni giysiler de eklenilmiş. Mevsim ve bahçecilik işlerinden hariç bir göz alıcı diğer genişleme ise mesleklerle ilgili. Yeni bir çok meslekle beraber yedi adet kariyer ödülleri görüyoruz. Bunların içinde müzikal işler için gitar, sanatçılık için fotoğraf makinesi, eğitim üzerine çalışılan mesleklerde değişik motiflerlerle süslenmiş kütüphane ve gibi, mesleğimize ait olacak eşyalar genişletilmiş durumda. İyi bir üniversite eğitiminden sonra (bunun için University ek paketine sahip olmanız gerektiğinizi biliyorsunuz) bunlara ulaşmanın daha kolay olduğunu hatırlatayım. Aksi takdirde sadece resim bakar ve özelliklerini okuyabilirsiniz. Mevsimler Bu genişleme paketinin temel yapısını oluşturan mevsimleri simlerimizle birlikte yaşamanın zevki anlatılamaz. Onlarla birlikte yağacak karı, ışıldayacak güneşi beklemek çok heyecanlı bir his olmasıyla birlikte, birebir yaşamışçasına seviniyoruz. Fakat gelin görün ki, her mevsimden sonra pek idrak edemiyoruz. Çünkü, uzun süre beklediğimiz mevsimin beş gün gibi kısa zamanda sona ermesi, bizi biraz hüzünlendiriyor. Belki bazı mevsimler için memnun edici olabilir. Özellikle sonbaharın sıkıntılı halini atlatmak işimize geliyor. İklimlerin kısa sürede değişmesi, tabii ki simimizin yaşadığı süre içerisinde görebileceği kadar değişik mevsim tutarını göze alırsak, mantıksız bir durum söz konusu kılmıyor. Mevsim ikonlarını, sol alt panelde sırasıyla dizilmiş durumda. Üzerine imlecinizi hareket ettirip birkaç saniye sabit bir şekilde beklediğimiz zaman, diğer mevsime Sim tarihine göre kaç gün kaldığını görebiliriz. Kar yağdığı zaman, dışarı günlük (evde giydiğimiz) elbiselerimizle çıkmayı düşünmeyiniz. Hemen dışarı çıkarken, kapı önünde simlere özgü 360 derecelik dönüşle üzerine mevsimlik elbiselerini giyiyorlar. Bunlar kaban, trençkot, gocuk, bere ve az öncede bahsettiğim tüylü şirin kulaklıklar olabilir. Mevsimler, simlerimizin karakteristik yapısı üzerinde etkili oluyor. Yaz mevsiminde, daha çok fiziksel performans gerektirecek isteklerde bulunuyorlar. Buna karşılık, kış ve sonbahar ayları için daha çok içine kapanık ve uyuşuk olması bu mevsimin getirdiği bulanık durumdan kaynaklanıyor. Kışları parti, iş hayatı gibi sosyal ortamlardan uzak dilekler, 'wants' ikonunda sıkça görülür. Doğal olaylar, beraberinde bazı felaketleri de getirebiliyor. Fırtınalı bir günde çakan şimşek, dışarıda bekleyen herhangi bir Simin başına düşüp, onun elektriğe kapılmasına neden olabilir; beraberinde ölüm de getirebilir, haberiniz olsun. Karlı havada siminizi dışarıda çok fazla tutarsanız ya da onu kara uygun olmayan elbiselerle dışarı çıkartırsanız donma tehlikesi geçirebilir. Hatta "geçirir." Ama bunda ölüm tehlikesi yok. Sadece bir müddet kafa üstü yerde yatık bir halde kalıyor. Kendiniz de üzerine tıklayarak kaldırabilirsiniz. Simlerimiz, mevsim günlerine göre çeşitli oyunlar oynayabiliyorlar. Örneğin, karda snow angel ya da kardan adam yapabiliriz. Kış mevsimimizde simlerimizin en çok istediği şeylerdir bunlar. Ve de kartopu oyunu... Yazın ise güneşlenme, marco polo oyunu, yüzme gibi isteklerde bulunuyorlar. Tabi bunların yanına ilkbaharda kelebek avlama, sonbaharda birikmiş yağmur gölcükleri üzrinde su sıçratmalarını da ekl

Kırmızı
Portakal
Sarı
Yeşil
Mavi
Mor

ONLİNE
Today, there have been 19114 ziyaretçi on this page!

ANA SAYFA

ONLİNE

Bugün 5 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!

Buraya İstediğinizi Yazın.

oyyuncuyuz.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol